may danışmanlık hizmetleri
Liderlik - Yönetim
Çalışanları Yüreğinden Yakalamak

Yaz tatilimiz için gittiğimiz otele adım attığımız anda ortamın huzur dolusu havasıyla sarıp sarmalandığımı hissettim...İnsanın yabanellerden yuvasına döndüğü akşamlarda hissettiği o sıcacık duyguya bu kadar benzemesi çok şaşırtıcıydı. Çok seyahat eden ve onlarca otelde konaklamış biri olarak daha önce hiç hissetmediğim bir duyguydu. İnsana inanılmaz iyi gelen bu duyguyla dolup taşmak inanılmaz etkileyiciydi. Mutluluk budur işte diye içimden geçirdim. Günler ilerledikçe hissettiğim o iyilik duygusu artarak ve derinleşerek devam etti. Otelin mütevazi ama zevkli dekorasyonu, temizliği, verilen hizmetin kalitesi, görevlilerin güler yüzü gibi klişe şeyler değildi bu sıcak havayı yaratan. Çok şık, çok kaliteli onlarca otelde kalmıştım ama burasını diğer otellerden  farklı kılan başka bir şey, çok özel bir şey vardı. Bu sırrı keşfetmek için delice bir merakla, her türlü değişkeni gözden geçirmeye başladım. Her ele aldığım değişkeni diğer otellerdekilerle karşılaştırınca "X otelinde de bu ya da bunlar vardı, ama bana bu duyguyu yaşatmamıştı!" diyerek alıp bir kenara koymak zorunda kalıyordum. Oteldeki 3 ya da 4. günümüzde her sabah günaydınlaştığımız, "nasılsınız"larla sınırlı diyaloğumuz olan Mehmet Bey'in bu güzel otelin hem sahibi hem de yöneticisi olduğunu öğrendim. Elinde hortum sabah çiçekleri sularken, sabah yürüyüşüne çıkarken elinize minik bir su şişesini verirken, sabah kahvenizi ben vereyim diye önerirken, otelin konuklarıyla tavla oynarken ya da bir köşe yazısını paylaşırken, konuklardan ya da çalışanlardan birine sevdiği bir kitabı verirken, herkes gibi kahvaltısını ve çayını kendisi alırken ya da akşam üstü iskeleyi yıkarken gördüğüm yönetici...Patron yani!

Bir akşam üstü, gün batımına az kalmışken sahilin tadını çıkarmaya devam edenlerden biriydim. Çalışanlar iskeledeki şezlongları kaldırmak için, toplayıp üst üste koyuyorlar...Genç yaşlarına rağmen, "Erken başlamış tüm günün yorgunluğu ile zor olmalı!" diye düşünüyorum. Çalışanlardan biri bilmem kaçıncı şezlongu da diğerlerinin üstüne koydu, şezlong yığınına yaslandı eli de midesinin üstünde... "Yoruldu tabii, soluklanıyor çocukcağız!" diye geçirdim içimden.Tam o sırada iskelenin diğer ucunda olan Mehmet Bey çocuğu gördü ve hemen yanına geldi. Murat duruşunu düzeltti ve Mehmet Bey'e baktı...Mehmet Bey elini  tıpkı bir baba şefkatiyle çocuğun omzuna attı ve "Murat iyi misin, bir yerin mi ağrıyor?" dedi. Murat'ın yüzündeki yorgunluğun birden dağıldığını, yüzüne babasının kucağında oturan küçük bir çocuğun  mutlu ve aydınlık ifadesinin yerleştiğini gördüm. "Yok Mehmet Bey, iyiyim teşekkür ederim". Mehmet Bey ikna olmadı; "Ama karnını tutuyordun, gördüm!" dedi. Murat; "Elimi soluklanırken öylesine koydum karnıma, benim için meraklanmayın, turp gibiyim!" dedi. Mehmet Bey'in yüzündeki endişe rahat bir gülümsemeye dönüştü. Murat'ın sırtını sıvazladı, baba oğul gibi şakalaştılar. İkisi de işlerine devam etmek üzere ayrıldılar. Yönetici ve çalışan arasındaki bu minik paylaşımdan sonra Murat'ın işine nasıl bir keyif ve enerjiyle devam ettiği görülmeye değerdi.

İzleyen günlerde Mehmet Bey'in çalışanlarıyla olan iletişim ve ilişkilerinde hep bu içten ve babacan tavrını sergilediğini gördüm. Her yerde onlarla, onların arasında ve yanında...Sorun ilettiklerinde Mehmet Bey'in hep "Peki  sence ne yapalım?" diye çözümü onlara bıraktığına  ya da servis hızından duyduğu memnuniyeti yüzünde kocaman bir gülümseme ile "Aslansın!" diyerek ifade edişine  tanık oldum.
Çalışanlarla yaptığım minik paylaşımlarda onlardan öğrendiğim şuydu; Mehmet Bey onları  el üstünde tutuyordu, onlarda Mehmet Bey'e hayrandı. İnanılmaz bir rol modeli olarak çalışanlarının hem gündelik davranışlarını yönlendiriyor hem de onların geleceğe ilişkin hayallerini süslüyordu. Aralarında bir yandan okuyan bir yandan yaz tatilinde çalışanlar vardı. Hepsinin rüyası günün birinde Mehmet Bey gibi olmaktı. "Onun gibi kimse olamazdı ama ona benzemek için çalışacaklardı. Mehmet Bey'den hem hayatı hem işi öğreniyorlardı. Daha ne olsundu."

Mehmet Bey, belli ki tahsilli bir insandı ama liderlikti, yöneticilikti, çalışan motivasyonuydu gibi konularda eğitim almış mıdır bilmiyorum, sormadım da...
Bence O'nun yaptığı yürekten gelen bir şey...Öğrenilmiş ve olması gerektiği için sergilenen bir tarz, bir duruş değil...Bu kadar doğal, bu kadar içten olmasının başka bir açıklaması olamaz. Yüreğiyle yönetiyordu ve çalışanlarının da önce yüreklerine hitap ediyordu. Çalışanlar da yüreklerini koyarak çalışıyordu. Ahenkli, keyifle ve tutkuyla...

Anladım ki adımımı atar atmaz hissettiğim o inanılmaz duygu sevgiydi... Yönetici ve çalışanların yüreklerinden taşıp taa konukların yüreklerine  kadar sunulan, sunulabilen sevgi...

Dr. Sema ÖZÇER
MAY DANIŞMANLIK - KURUCU ORTAK

TİSK İşveren Dergisi, Ekim 2007



Hit:3309  |  01.10.2007
   
   
anasayfa | biz kimiz | basında biz | danışmanlık hizmetlerimiz | eğitim hizmetlerimiz | investors in people | gelişim atölyesi | referanslarımız | bize ulaşın tasarım xpur.com