may danışmanlık hizmetleri
Liderlik - Yönetim
Açık Kapı Politikası

"Kapınız çalışanlarınıza gerçekten açık mı?"

"İşte nihayet hedefine ulaşmıştı... İş aramakla geçirdiği zorlu aylar artık geride kalmıştı. İş başvurusunun  kabul edildiği şirket adı çok iyi bilinen, ünlü bir  yerdi... Oraya kabul edilmiş olmanın gururunu iliklerinde hissediyordu. İçi kıpır kıpırdı. Yaşadığı başarı duygusu, iş yaşamına atılan ilk adımın heyecanına karışıyor, iş yaşamının nasıl bir şey olacağına ilişkin merak ve  bilinmezliğin yarattığı kaygı ise hafiften içini ürpertiyordu.. Canını sıkan bu ürpertiden kurtulmak için "Artık hazırım!" diye düşündü. Bunca yıl onca başarılarla geçen okul yılları  boyunca kendini hep bu güne hazırlamıştı. Çalışacak, tüm birikimini kullanarak çok iyi şeyler yapacak ve üretmenin, bir işe yaramanın doygunluğunu yaşayacaktı. "Durmak yok tabii!" diye düşünmesini sürdürdü... Kimbilir daha neler öğrenecek, nasıl gelişecekti... Yaşamının bu yeni dönemine, iş yaşamına alışması kuşkusuz kolay olmayabilirdi. Ummadığı ya da şimdi öngöremediği kimbilir neler olacaktı ama olsundu. Böylesine profesyonel ve kurumsal, böylesine anlı sanlı bir şirkette çözülemeyecek ne olabilirdi ki... Bu düşünce içini rahatlattı...adımlarını sıklaştırarak şirket binasına ulaştı, büyük giriş kapısının camına yansıyan görüntüsündeki kararlılık gülümseme olarak yüzüne yayıldı... Derin bir nefes alarak ilk işine adım attı...

Hiçbir şeyin dışardan göründüğü gibi olmadığını anlaması için çok uzun bir süre geçmesi "Doğal bu, artık buralı oldum!" diye kendini avutmaya çalıştı...Canla başla, verilen işleri en iyi biçimde yapmaya çalıştı. İhtiyaç duyduğunda yöneticisine ulaşamıyor, ona ulaşabildiği sınırlı zamanlar ise daha çok yöneticisinin konuştuğu, biriktirdiği sorularını soramadığı, sorunlarını paylaşamadığı zamanlar oluyordu. Birşeyleri el yordamı ile bulmaya çalışıyor olmak ne kadar zordu. Yöneticisi hem sınırsız inisiyatifiniz var  kullanın diyor hem de inisiyatif  kullananlara kızıyordu. Neyin doğru neyin yanlış olduğundan emin olamıyor ve bazen  ne  yapacağını şaşırıyordu. Arada sırada yapılan bölüm toplantıları ise daha çok yöneticilerin konuştuğu kimsenin ses çıkarıp, soru soramadığı toplantılar oluyordu. En iyisini yapmak için geceler boyu çalıştı ama fark eden kimse olmadı... İlk günkü kararlılığı ve heyecanı hızla tükeniyordu. Sanki kaybolmuştu, sanki tek başınaydı. İş ortamındaki mutsuzluğu yaşayan sadece kendisi de değildi... Herkes gergin, herkes yalnızdı... Bu mutsuzluğun iş süreçlerine yansımasını gördükçe canı sıkılıyor ve kimsenin şirketi düşünmediğini görmek içini sızlatıyordu. Birşeyler yapmalı sesini duyurmalıydı ama ne yapacağını ve nasıl yapacağını bilmiyordu. Asıl merak ettiği ise yöneticilerin özellikle üst yöneticilerin bu durumu nasıl farketmedikleriydi. Odasından pek çıkmayan, çıktığında ise hiç kimseye selam vermeyen, herkesin neredeyse geçişini soluklarını tutarak beklediği Genel Müdürü aklına geldi... Birden Genel Müdürü çalışmaya başladığından beri sadece 2 kez uzaktan gördüğünün ve bir kez de koridorda rastladığının ayırdısına vardı. İşe başlayalı 8 ay olmuştu ve çok da büyük olmayan şirketinin Genel Müdürü ile gözgöze bile gelmemişti... Sesini duyurmaktan vazgeçti."

Çalışanların bu ve benzeri sorunlar yaşadığı ünlü  şirketin Genel Müdürü, yönetim ekibi ile birlikte yapılan bir toplantıda çalışanlarıyla iletişimi nasıl sağladıklarına ilişkin bir soruyu şöyle yanıtlıyor; "İç iletişimi sağlamak için kullandığımız en önemli yöntemlerden biri, benim ve yönetim ekibimin uyguladığı açık kapı politikası. Kapılarımız her zaman onlara açıktır. İsteyen istediği zaman istediği yönetici ile ki, buna ben de dahilim, odamıza gelebilir ve bizimle konuşabilir. Sorularını sorabilirler, dertleşebilirler veya bilgi paylaşımında bulunabilirler. Bu bizim daha önceki yıllarda yaşadığımız iletişim ve ilişki sorununu çözmek için uyguladığımız bir yöntem ve  buna çok önem veriyoruz."

Yaşamımızdaki tüm  ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesinde iletişimimizin niteliği belirleyici bir rol oynuyor. Çalışanın sesini duymak, onu dinlemek diğer bir ifadeyle sağlıklı yönetici-çalışan iletişimini sağlamak bütün kuruluşlar için kritik öneme sahip. Bu iletişimi sağlamak amacıyla uygulanacak her yöntem her kuruluşta işlemiyor ki, bunlardan biri de açık kapı politikası. Toplumsal kültürümüzün kuruluş kültüründeki bir yansıması olarak, otorite ve güç figürü olarak görülen yönetici ile çalışan arasında bir duygusal mesafe bulunuyor. Bu mesafe nedeniyle, yöneticiler çalışanlarını her zaman dinlemeye hazır olduklarını söyleseler de çalışanların bu olanağı kullanmaları her zaman çok kolay olmuyor. Özellikle de yöneticilerin yönetim tarzları nedeniyle çalışanlarıyla yakın  ilişkiler  kurmadıkları kuruluşlarda çalışanlar  bu fırsattan yararlanmaya cesaret bile edemiyorlar. Fazlasını bir kenera bırakalım, çalışanlarıyla  güleryüzlü ve sıcak bir merhaba ilişkisini bile kurmayan,  toplantılarda söz hakkı vermeyen ya da onları dinlemeyen bir yönetim tarzına sahip kuruluşlarda açık kapı politikası "şık bir ifade" olmanın ötesine geçemiyor. Dolayısıyla sadece iyiniyetli yaklaşımlar ya da politikalar yeterli olmuyor, yöneticilerin kapılarını açık tutmaları tek başına bir işe yaramıyor. Önemli olan bu tarz çabaların söz ve davranış olarak bir bütünlük içinde ve tutarlı olması.


Dr. Sema ÖZÇER
MAY DANIŞMANLIK - KURUCU ORTAK

TİSK, İşveren Dergisi, Ekim 2006



Hit:6475  |  01.10.2006
   
   
anasayfa | biz kimiz | basında biz | danışmanlık hizmetlerimiz | eğitim hizmetlerimiz | investors in people | gelişim atölyesi | referanslarımız | bize ulaşın tasarım xpur.com